Cannes’daki hafta sonu maceramı twitter, vine ya da instagram hesaplarımdan takip ettiniz mi? 😉 Cannes Film Festivali için L’Oréal Paris’in davetlisi olarak, sevgili Saadet Işıl Aksoy ve Cansu Dere ile kırmızı halıda, deyim yerindeyse, ‘arz-ı endam eyledik’ 😉
Yay! Off Ne Giysem attended the red carpet ceremony of the 66th Cannes Film Festival. If you are following me on instagram, twitter or vine, you may already know what I?m talking about.
Cannes‘da kalmanın en güzel yanlarından biri de, otelimiz Radisson‘un hemen önünden kalkan tekneye atlayıp, St.Tropez‘ye gitmek oldu. Bilet gidiş-dönüş 45 euro. Marseille ya da Nice uçak biletiyle yarışır. Lakin, yol ve trafik yüzünden 2,5 saat gidişe zaman harcamayı göze alamadık. 1saat 15 dk süren, tekne yolculuğumuz püfür püfür rüzgarda lakin güneşin altında geçti. Eğer Mayıs, Haziran ve Eylül aylarında gitmek isterseniz sadece Salı, Perşembe, Cumartesi ve Pazar tekne var. Sezonun tavan yaptığı Haziran-Temmuz-Eylül arasında ise her gün.
Cannes‘a varışımız başımıza gelen aksilik yüzünden bir hayli gecikse de, otelde ve şehrin en sevimli sokaklarından biri olan Rue du Suquet‘de geçen zamanız bizi fazlasıyla cezbetti. Cannes‘daki otelimiz Radisson Blu 1835 Hotel & Thalasso, diğer kaldığımız otellerden farklı olarak tam bir spa merkeziydi. Aklınıza gelebilecek tüm masaj, bakım, terapi türlerini burda 10la çarpın. Kendinizi şımartmak istiyorsanız gerçekten doğru oteldesiniz diyebilirim. Buraya 1-2günlüğüne değil, 1 haftalığına gelmek lazımmış. Cannes’a varışımız bir hayli maceralı olduğu için, maalesef kaldığımız kısa süre boyunca hayalini kurduğumuz masaj şımartmacasını yapamadık ama soluğu stres atmak için otelin ‘zone-bien-etre’ bölümünde aldık. Bir sonraki postta neler yaşadığımızı daha detaylı paylaşıyor olacağım ama başımıza birşey gelmediğine gerçekten şükrettiğimiz tatsız bir anı oldu. Su, bütün stresi alır derler. Bizimki de öyle oldu. Suya ayağımızın ucu değdiği an uçtu gitti 🙂