Güney Fransa notları – 1: Bienvenue à Toulouse!
Air France ve Radisson sponsorluğu ile çıktığım Güney Fransa tatilimin notlarını kısa ve öz paylaşmak isterdim ama maalesef mümkün değil. 🙂 Binlerce fotoğraf arasında seçim yapmak çok zor. Bol fotoğraflı, bol adresli, bol tüyolu, bol ilhamlı postlara hazırsanız hemen başlıyorum!
Rotamızın ilk durağı; Toulouse! Bu şehre ‘la vie en rose’ pembe şehir denilmesinin nedenlerini ben kendimce; etrafta hüküm süren romantik ve pastel renklere, geniş meydanlara açılan daracık sokaklara, o rengarenk panjurlara, ve tüm şehri kısacık bir sürede keyifle gezmenize olanak sağlayan bisiklet kiralama konforuna bağlıyorum. 🙂
Gitmeden önce Toulouse‘un bu kadar keyif vereceğini açıkçası hiç düşünmemiştik bile. Avrupa’da Pazar günleri hayat dururken, bu şehirde tatlı tatlı devam eden akışa kapılmamak mümkün değil.
Kaldığımız otel Radisson Blu, havaalanına sadece 3dk mesafede bir Airport oteldi. Genel olarak, tüm tatil boyunca en büyük lüksümüz, otellerin konforu dışında, kesintisiz ve hızlı internet servisiydi kesinlikle. Fransa’da ücretsiz wi-fi hizmetini değil cafelerde çoğu otelde bile bulmak imkansız. Çok sağlam bir data paketiniz yoksa, oteldeki bu lüks gerçekten hayat kurtarıyor.
Otelimiz, havaalanına yakın, şehre biraz uzak olunca, şehre inmek için sabırsız davranıp, taksiye atlıyoruz ve ilk bisiklet durağının önünde iniveriyoruz. 🙂 Canal de Brienne ve Canal du Midi’nin başladığı noktada hemen ilk durak.
Velo Toulouse! Bir şehrin belediyesinin sunabileceği en güzel hizmet burda da karşıma çıktı. Yol da, manzara da, keyif de önce bisikletlinin. Kredi kartınızla kolayca alabiliyorsunuz. Dikkat etmeniz gerekenler, sağlam bir bisiklet seçmek ve bisikletinizle vedalaşırken onu herhangi bir durağa sağsalim teslim edip kilitlemek. Zira, 150 euro ceza ödemek istemezsiniz 😉
Hayalinizdeki o pembe panjurlu ev, burayı gördükten sonra, pembe şehirdeki turkuaz panjurlu ev olarak değişebilir. 😉
Yurtdışında en sevdiğim şeylerden biri de sokak levhaları. Kendilerini çok fotojenik buluyorum 😉 Herşey gibi onlar da düzenli bu şehirde. Bir de, ne yaparsanız yapın, kablo kirliliği ile başedilemez sanırdım, ama gayet güzel onu da halledivermişler, şu düzene bakın.
Pazar günü, tüm mağazalar kapalı. Açık tek dükkanı bulunca, çölde vaha bulmuşa dönüyoruz 🙂 Pazar günleri bir Avrupa şehri klasiği olan, bit pazarı Toulouse‘da da mevcut. Saat 13:00e kadar sürdüğünden biz kaçırdık ama sizin aklınızda olsun mutlaka. Place St.Sernin‘de.
Bütün gün bisiklet tepesinde, daracık sessiz sokaklarda keyifle dolanıp, Pazar keyfini çıkarak toulousains‘ler naparsa biz de onu yapıyoruz 🙂
Place Wilson, ortasında park olan, etrafı güzel cafelerle çevrili bir meydan. Belli başlı mağazalar da hep bu civarda. Pazar kapalı oldukları için, ben keşfedemedim. Ama siz mutlaka bu meydanın tadını, hem oturup dinlenmek, hem birşeyler içmek, hem de ara sokaklarından dalıp alışveriş yaparak çıkartın derim.
Marche Victor Hugo, Toulouse’un market alışverişinin kalbinin attığı yer. Pazarları 13.30a kadar açık. Etrafındaki restoranlar ise muazzam.
Garonne nehrine bakan en meşhur cafelerden birindeyiz; Cafe des Artistes. Pont Neuf’ün hemen yakınında. Burda en güzeli günbatımıymış. Biz güneşi batıramadık ama gelen geçeni seyretmek keyifliydi 🙂
#gununkahvesi içmeden şurdan şuraya gitmedim tabii 😉
Şehirdeki en favori bölgem kesinlikle Place St. Pierre. Şehrin Pazar günü bile gece 02:00ye kadar açık restoran&barları burada yer alıyor.
Şehrin en popüler meydanı ise Capitole.
Akşam yemeği için tercihimiz Place du Capitole‘daki Les Arcades Restaurant oluyor. Karamelize şeftali yatağında, ördek yiyoruz. Tek kelimeyle muhteşem.
Bazı şehiler geceleri de çok güzel.. Toulouse da onlardanmış..
Toulouse fotoğraflarının devamı off ne giysem fan page‘de sizi bekler 😉
.