Mayıs 2016 Ayının Arşivi

Yaz geldi ben hiç olmadığım kadar siyahlara büründüm. Neden bilmiyorum ama ısrarla devam ediyorum. 🙂 Bir kaç kişi bana ‘billur biz seni renklerinle seviyoruz, niye devamlı siyah giyiniyorsun’ demese bu durumun bile farkında değildim aslında 🙂 Bahaneyi biraz ruh halime, biraz da karşıma çıkan havalı siyahlara atıyım o zaman, napıyım 🙂

Fresh!

4 Yorum | Devamını Oku

Akyaka’dan herkese merhaba. Ayağımın tozuyla ilk günden bir post ile karşınızdayım. Instagram ve snapchat üzerinden bol bol burayı sizle elimden geldiğince paylaşmaya çalışıyorum, dönüşte youtube’da yayınlamak üzere küçük küçük videolar da çekiyoruz. Youtube videoları bu sıra seyahat odaklı gidiyor, bilmiyorum hoşunuza gidiyor mu? 🙂 Heyecanla her zaman her türlü önerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum.

Bu arada bu postta üstümdeki her şey Boyner Fresh‘ten. Son zamanlardaki bir diğer kalp çarpıntım da ta kendisinden. Bilmiyorum henüz izleme şansınız oldu mu ama Boyner’in son reklam filminde sevgili Modatutkusu ve Maritsa ile beraber ben de varım. Bu linkten izleyebilirsiniz. 🙂 Bakalım sevecek misiniz?

Mavi

4 Yorum | Devamını Oku

Alaçatı sokaklarında emaye kap&kaçaklara ve o enfes kapılara doyamadığım masmavi bir günden. 🙂 Alaçatı’da çok da tatlı 2 video çekmiştik. Henüz izlemediyseniz hemen bu ve şu linkteler. Alaçatı sezonu erkenden açtık şimdi de Akyaka sezonunu açmaya gidiyoruz! Kite arası blogu, instagramı ve snapchat’i aktif tutacağıma emin olabilirsiniz. Dönüşte videosu da youtube’da, söz!

Küba’yı tek kelimeyle ifade etmek zor. Ama aklına gelen ilk kelime hangisi derseniz, kesinlikle; renk. 60lardan kalmış klasik amerikan arabaları, pastel renklere boyanmış evler, karşınıza çıkan purolu şahane kadınlar, hemen havaya girmenizi sağlayacak enfes bir müzik. İlk Küba izlenimim ne kadar keyifliyse, günler geçtikçe kendinizi, memleket meselelerini, sosyalizmi, dünyayı, sorgulamanız da an meselesi. Çünkü bu ülke keyifli olduğu kadar zor da. Sosyalizmin sunduğu eğitim, sağlık gibi herkese eşit sunulan haklar kadar, ambargo nedeniyle bir dolu imkansızlığın da yaşandığı bir ülke. Turizme açılmasıyla, Fidel’in de deyimiyle kabul edilebilir bir deformasyon geçiren bu ülkeyi evet bir gün herkes görmeli de, fırsat eşitsizliği yarattığı için sanki görmemeli de. Mesela bir memur 35 dolar kazanırken, turizmle ilgilenen herhangi biri, 2-3 günde rahatlıkla bu parayı kazanabiliyor. Bu arada bu eşitsizliği yaratmanın ardında halkın ve tursitlerin kullandığı farklı 2 para birimi yatıyor. Ucuz bir ülke olduğunu söyleyemem. Zira 1 cuc, 1 euro civarında. Lokal halkın kullandığı para birimi cup’un ise 25 katı. Maaşını cup ile alan bir doktor, turistlerden sadace bahşiş olarak cuc alan birinden maalesef az kazanıyor. Çok paradan bahsettim, kusura bakmayın ama sosyalizme ters bir durum yaratıyor işte bu durum. Bu arada çoğu yeri devlet işletiyor. Oteli de restoranı da. Turist olarak paladar ismi verilen, lokal halkın evinde yemek yiyebilir, ya da yine casa particular denen evlerinde bir odada da kalabilirsinz. Ek kazanç sağlayan bu turiste yönelik sistemde, yine fırsat eşitliğini bozmamak adına devlet, elde edilen gelirin yüzde 60ını vergi olarak alıyormuş.