Run Biu Run!
Son 9 aydır hayatıma giren en güzel şey koşmak heralde! Ayağımda doğru ayakkabı, kulağımda güzel müzik olduktan sonra kışın yağmurda, yazın güneş doğmadan ya da gecenin karanlığında, tatil boyunca gittiğim her yerde nerdeyse hiç ara vermeden koştum. Bilmediğiniz şehirleri, sokakları koşarak keşfetmenin tadı başkaymış. Hele işten güçten çok sıkıldım deyip, sokağa fırlayıp koşmak kadar rahatlatan bir şey yokmuş. Hayatımda koşu bandına bile çıkmamışken -hala çıkmıyorum, kendisi ile husumetimin nerden kaynaklandığını bile hatırlamıyorum ama o hareketli banda güvenmiyorum 🙂 – son aylarda Başar’ın da bana eşlik etmesiyle, parkuru da hızı da arttırdığım doğrudur 🙂
Geçtiğimiz ay Zero tarafından yayınlanan İstanbul Running Guide elinize geçerse, sayfalar arasında, şehri bir de koşarak yaşayan insanlar arasında bana da rastlayabilirsiniz. Şehrin ayaklarınızın altında akması gerçekten çok güzel bir his. Siz koşarken trafiğin, hayatın, kaldırımdaki insanların olağan akışını izlemek ve aralarından hızla geçip, o zinciri kırmak bence eşsiz bir deneyim. Tüm günün stresini sokakta bırakıp dönmek de cabası 🙂 Bir kere tadına vardınız mı, neden koşmayı, çikolata yemek gibi ballandıra ballandıra anlattığımı göreceksiniz. Tabiri caizse kimin kanına girdiysem, şu an koşmaktan kendini alamıyor. Vücudunuzda kısa zamanda yarattığı etkiden bahsetmiyorum bile 🙂 Önemli olan ilk adım. 29 Eylül Pazar günü Run İstanbul‘ a katılıp, belki güzel bir başlangıç yapabilirsiniz. Parkur 7km. Sizin için çok kolay ya da tam tersine uzun ve yorucu olabilir. Kimse profesyonel koşucu olmadığına göre, sadece koşmanın tadına varmak ve henüz hiç koşmamış iseniz, ne demek istediğimi anlamak için bile güzel bir ilk adım olabilir. Run İstanbul ile ilgili detaylı bilgiye bu linkten ulaşabilirsiniz, kim bilir belki koşarken karşılaşırız da 😉