
OFF NEREYE GİTSEM: Kış ortası yaz rüyası; MALDİV – Constance Moofushi – part 1
Kış ortası yaz aylarını düşlediğim çok olmuştur da, bir kış günü o düşe uyanacağım hiç aklıma gelmemişti. Sıcak rotalara gitmek için hep yaz aylarını bekledim ben. Yıllardır boşuna beklemişim meğer. Yaz planlarını kışa kaydırmak yaramazlık yapmak gibi. Aralık ayını bir anda terk edip, temmuz havasına bürünmüş ipeksi kumlara ışınlanmak hayatımda yaptığım en güzel muzurluk olarak kayıtlara geçebilir.
Maldiv için eminim ne metiyeler yazılıp çizilmiştir. Ama öncelikle şunu belirtmeliyim ki; bir kere fotoğraflarından çok daha güzel. Mavi ve yeşilin her tonunu inanılmaz taşıyor. Diğer alacalı renklerini ise okyanusun içine saklamış. Bir nefes dalıp, o büyülü sualtı dünyasıyla da ayrıca haşır neşir olmak gerekiyor.
Maldivlerdeki cennet adreslerime yola çıkmak için Qatar Havayolları ile Doha aktarmalı Male?ye uçuyorum. Yolculuk mu çok rahat geçti, göreceklerimin heyecanına mı kapıldım bilmiyorum ama 9saatlik uçuş bir çırpıda geçiverdi. Male?de bizi bekleyen pırpır deniz uçağını kullanan pilotun apoletli üniforması görevinin ciddiyetini korurken, çıplak ayaklarıyla uçağı uçurması benim için bu sıradışı serüvenin başladığı an oldu. Nedenini sonradan anladım. Dünyanın en rahat ülkesindeyiz. Sanırım cannetteyiz.
Cennette bizi bekleyen ilk durak Constance Moofushi. Moofushi?de ?watervilla? adı verilen su üstündeki evime yerleşiyorum. Evim o kadar havalı ki iki basamak inince okyanusa açılıyor. Ayakkabılar almışım yanıma bir sürü. Boşu boşuna. Adada en son ihtiyacınız olacak şeymiş meğer ayakkabılar. Akşam yemeğine bile çıplak ayak gidiyorum.
Adanın en büyülü deneyimini yaşamak için öğleden sonra Constance USPA’ya gidiyorum. Hint Okyanusu?nda yetişen ylang-ylang, frangipani gibi mis kokulu çiçeklerden üretilmiş yağlarla, okyanusta yüzen balıkları seyrederek holistik bir spa deneyimi yaşıyorum. Nasıl mı?yüz üstü yattığınızda camla kaplı zeminden okyanusu ve gelen geçen balıkları kesebiliyorusnuz 😉 Ruhumu nasıl bir huzur kapladıysa birden uyuyakalmışım. Burda en güzeli zaten; her uyandığında rüyanın tekrar başlaması.
Cennette yaşadığım ilklerin ardı arkası kesilmiyor. Hayatımda ilk kez dalışa gidiyorum. Okyanusun mavinin her tonunu taşıyan örtüsü altında, mercanlarla kaplı bir sualtı krallığı var. Kimseyi tanımıyorum. Gökkuşağını kıskandıracak renkleriyle, şekilleriyle, sürü halinde hızlı hızlı ordan oraya ahenkle koşturmalarıyla büyülenip kalıyorum. Birden karşıma bir kaplumbağa çıkıyor. Koccaman. Onunla yanyana yüzme şerefine nail oluyorum. Daha ne istiyim. Hiç bilmediğim bu dünyayla henüz yeni tanıştım ama hiç korkmuyorum. Onları ürkütmek asıl en büyük korkum. İnsanlardan uzakta o kadar huzurlu bir masalda yaşıyorlar ki.
Ve o enfes gün batımı… Gün bittiği için üzülmediğim, her saniyesini saatlerce sürercesine yaşadığım gün sonu. Hayat sandığımdan çok daha güzel.
‘Beni unuttunuz, yaşasın!’ diye az sonra havaalanacak uçağın peşinden hoplayıp zıplıyorum. 🙂 Ne olurdu unutsanız sanki. Yok yok tamam en sevdiklerimi alıp geri geleceğim. Hayat güzel anılar biriktirmek kadar, asıl onları sevdiklerinle paylaşınca güzel.
Kış ortası bir gün cennete uyanmak için bence sadece balayını bahane edip beklemeyin. Benim için hep uzak bir balayı rotası olmaktan çıktı artık bu cennetler. İster kızkıza, ister çocuklarınızla, ister sevgilinizle bu zamansız ve eşsiz rüyayı yaşamak için en güzel zaman tam da bu kış ayları aslında. O uçsuz bucaksız kumsallardaki huzur, renkten renge giren doğa, usul usul, telaşsızca akan saatler emin olun, kendinize bu hayatta yaptığınız en güzel şey olacak. Bu koca dünyada görecek yaşayacak sonsuz güzellik var. Yaz tatillerinin pabucunu dama atalım demiyorum ama biraz ondan alıp bence kışa verelim diyorum. En azından ben bundan sonra öyle yapamaya çalışacağım. Benim cennet lokasyonumda evim Constance Moofushi oldu. Bir diğeri için bir sonraki postta görüşmek üzere.