Güney Fransa notlarım Marseille postuyla sona eriyor 🙂 Fransız Rivierası‘ndaki son durağımız, Fransa’nın en eski şehri olan Marseille’e giderken, Cannes’a varışımızdaki tatsızlıktan da dolayı, biraz endişeliydik. Göçmenlerin çoğunluklu nüfus olduğu bu şehirde, hırsızlıktan dolayı bizi bolca uyardılar. Lakin, şehre vardığımızda aynı uyarıyı İstanbul’a gelenler için de yaptıklarını varsayarsak, bu kadar endişe yapmanın yersiz olduğunu anladık. Siz yine de gözünüzü 4 açın ama çok da abartmayın. Benim kadrajıma düşen Marseille fotoğraflarına hemen başlıyorum!
Cannes‘da kalmanın en güzel yanlarından biri de, otelimiz Radisson‘un hemen önünden kalkan tekneye atlayıp, St.Tropez‘ye gitmek oldu. Bilet gidiş-dönüş 45 euro. Marseille ya da Nice uçak biletiyle yarışır. Lakin, yol ve trafik yüzünden 2,5 saat gidişe zaman harcamayı göze alamadık. 1saat 15 dk süren, tekne yolculuğumuz püfür püfür rüzgarda lakin güneşin altında geçti. Eğer Mayıs, Haziran ve Eylül aylarında gitmek isterseniz sadece Salı, Perşembe, Cumartesi ve Pazar tekne var. Sezonun tavan yaptığı Haziran-Temmuz-Eylül arasında ise her gün.
Bu postu yapmadan önce çok düşündüm. Bazen ben de yeterince asap bozucu olabiliyormuşum onu gördüm. 😉 Geçtiğimiz hafta havada karada zıp zıp zıplarken, Fransız Riverasını fethedicem diye dolap beygiri gibi ordan oraya koştururken, döndüğümde 6.000fotoğraflık bir havuz içinde, bilgisayar karşında eriyeceğimi düşünememiştim tabii.. Şu an ben de bu fotoğraflara bakıp acı çekiyorum dersem belki hafifletici nedenlerden daha az asap bozucu olabilirim, ne dersiniz? 😉
Güney Fransa tatilinde 2.rotamız Nice oldu. Nice ile ilgili bir dolu post sırada bekleye dursun, otele varır varmaz bizi karşılayan plaj ve manzarayla ilk posta başlamak istiyorum. Air France ve Radisson sponsorluğu ile çıktığım Güney Fransa tatilimin notlarını kısa ve öz paylaşmak isterdim ama maalesef mümkün değil. 🙂 Binlerce fotoğraf arasında seçim yapmak çok zor. Bol fotoğraflı, bol adresli, bol tüyolu, bol ilhamlı postlara hazırsanız hemen başlıyorum! Rotamızın ilk durağı; Toulouse! Bu şehre ‘la vie en rose’ pembe şehir denilmesinin nedenlerini ben kendimce; etrafta hüküm süren romantik ve pastel renklere, geniş meydanlara açılan daracık sokaklara, o rengarenk panjurlara, ve tüm şehri kısacık bir sürede keyifle gezmenize olanak sağlayan bisiklet kiralama konforuna bağlıyorum. 🙂