Paris’te aşk başkadır 😉 Her anlamda. Bu şehir bir yana dünya bir yana benim için. Önemli bir nedeni yok, bahanesi hep çok.
Şehirde geçirdiğim anların minik bir derlemesi olan bir video hazırladık. Nike koşusundan, Celine defilesine, Paris sokaklarından, #gununkahvesi adreslerime kadar bir dolu anıyı, kısacık bir videoya sığdırmaya çalıştık. Umarım beğenirsiniz.
Geçtiğimiz ay Paris‘te gezme şansı bulduğum bir diğer showroom da Eleven Paris‘inkiydi. Özellikle deri ceketlerine bayıldığım yeni koleksiyondan bir kaç parça ile Paris sokaklarında fotoğraf çekmeyi de ihmal etmedim tabii. 😉
Eleven Paris’in çok da geniş bir çocuk koleksiyonu var. Onun fotoğrafını çekmemişim ama anne ve anne adaylarına duyurulur; hem cool hem çok tatlılar. 🙂
Son 2 sezondur kendimi, bambaşka planlar dahilinde çıktığım Paris seyahatinde, PFW’in ortasında buluyorum. Son dakikacı biri olarak uçağa saatler kala bavul yapma telaşı ile defile davetiyesi bulma telaşını aynı ana, son dakikaya bırakıyorum. 🙂 Şanslıyım ki, geçtiğimiz sezon Chalayan, bu sezonda Celine defilelerine girme şansı buldum. Stockholm Fashion Week dışında, yurtdışında deneyimlediğim 2. moda haftası tecrübesinin Paris’e denk gelmesi kadar güzeli yok. Ama işin piri olan bu şehirde, moda haftası organizasyonu, davetiyeleri, akreditasyonları bizdeki gibi son dakika olmuyor. Gitmeyi planlara duyurulur. Özellikle blogger olarak katılmak isterseniz, 2 ay öncesinden, hard copy olarak istenen belgeleri postalamanız gerekiyor. 🙂 Burdan bakabilirsiniz. Gelecek sefer, ben de usulüne uygun, dersimi çalışıp gideceğim.:)
Geçtiğimiz ay, Vitra‘nın davetiyle Christophe Pillet‘nin tasarımlarına ilham veren Paris‘inin her daim büyüleyici sokaklarında, bir çok değerli tasarımcı, mimar ve gazeteci ile 2 günlük bir seyahate katılma şansı buldum. 2 günlük Paris seyahati hala hafızımda çok tazeyken, Paris Fashion Week nedeniyle şu an bütün instagram‘ı ele geçirmiş kareler de beni bugün ister istemez aşık olduğum bu şehre geri ışınlıyor. Paris’te kadrajıma takılan karelerle, daha uzun bir seyahatin hayaliyle, blogdaki sayısız Paris postuna eklenen bir yenisiyle güne devam..
Geçtiğimiz hafta 2günlüğüne çıkılan Paris seyahatinin ilk postu sonunda blogda. Muhteşem Paris havası ve sokaklarının hakkını yeterince veremediğim için üzgünüm. Bu şehre defalarca geri gelmek için bahane üretmeye gerek yok. Bir kaç saat bile onun büyüsüne kapılmanıza yetiyor. Sokaklarında uzun uzun saatler geçireceğim 10 günüm dahi olsa, eminim ‘yine de yetmedi’ derdim biliyorum. Bu şehirde uzunca bir süre yaşamadan, sanki asla her yerini yeterince göremeyecekmişim, yeterince ona doyamayacakmışım gibi geliyor. O yüzden kendimi devamlı orda, eski ama sevimli, küçücük ama hayalimdekinden bile büyük bir evde yaşarken buluyorum. Kim bilir, belki bir gün o da olur…