Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul‘a sayılı günler kala, sevgili Emircan‘ın objektifine bakın nasıl takıldım/k? 😉
Bol koşturmacalı ve çok renkli geçecek biricik Moda Haftamız için hazırsak, geçen sefer olduğu gibi en anlık paylaşımlar için instagram‘da buluşmak üzere 🙂
Beyoğlu sokaklarında çekim yapmayalı uzun zaman olmuş. Benim için İstiklal Caddesi’nde yürümeye çalışmak nasıl bir ızdırapsa, arka sokaklarda keşfe çıkmak da bir o kadar keyifli olmuştur her zaman. Yeni açılan cafeler, keşfedilmeyi bekleyen irili ufaklı yeni dükkanlar, Çukurcuma’ya yeni düşen eskiler, sarmaşıklarla kaplı evler, hayal kurduran terk edilmiş binalar…Bu semti gerçekten çok seviyorum. Ama bazıları ısrarla aramıza açmaya çalışıyor işte. Ne güzel bir sokakmış burası dememle, köşeden ‘minik’bir toma çıkıveriyor. O daracık sokakta bu cüsessiyle ne işi var dememle, yanımızdan gaz maskeli yüzlerce polis geçiyor. Biraz ilerde de onlarca sivil bir şeyler fısıldaşıyor. Sen misin her şeyi unutup, Beyoğlu’nda günlük bir sokak gezmesinden zevk alan? Unutmaya niyetimiz yoktu zaten ama, sevdiğin şehirde, sevdiğin sokaklarda, sevdiklerinle yok yere diken üstünde yaşamak artık fazlasıyla asap bozuyor. Beyoğlu’nda sıradan bir Cumartesi’m maalesef böyle geçti. Duvardaki renklerle yetinmeyip, tüm Beyoğlu’nun eski rengine kavuşması dileğiyle..
Geçtiğimiz hafta 2günlüğüne çıkılan Paris seyahatinin ilk postu sonunda blogda. Muhteşem Paris havası ve sokaklarının hakkını yeterince veremediğim için üzgünüm. Bu şehre defalarca geri gelmek için bahane üretmeye gerek yok. Bir kaç saat bile onun büyüsüne kapılmanıza yetiyor. Sokaklarında uzun uzun saatler geçireceğim 10 günüm dahi olsa, eminim ‘yine de yetmedi’ derdim biliyorum. Bu şehirde uzunca bir süre yaşamadan, sanki asla her yerini yeterince göremeyecekmişim, yeterince ona doyamayacakmışım gibi geliyor. O yüzden kendimi devamlı orda, eski ama sevimli, küçücük ama hayalimdekinden bile büyük bir evde yaşarken buluyorum. Kim bilir, belki bir gün o da olur…
Yeni yılın ilk Pazartesi’sine hepimiz hoşgeldik. Merkür’den çooook uzakta, Jüpiter ile sıkı fıkı dost bir seneye girdik. Pazar ekinde Susan Miller müjdeyi verdi, ordan biliyorum. Peki bu, yılların Pazartesi Sendromu’nu da etkiler mi? Hiç sanmıyorum! Ama yine de arkanıza, pembe panjurlu bir yıl vaaden Jüpiter’i alıp, Pazartesi’nin karşısına geçip, koccaman gülümseyebilirsiniz. Alışık olmadığı bu durum karşısında belki biraz affallar da, kendine en azından bu yıl bir çekidüzen verir 😉