Arşiv: maison martin margiela

Beyoğlu sokaklarında çekim yapmayalı uzun zaman olmuş. Benim için İstiklal Caddesi’nde yürümeye çalışmak nasıl bir ızdırapsa, arka sokaklarda keşfe çıkmak da bir o kadar keyifli olmuştur her zaman. Yeni açılan cafeler, keşfedilmeyi bekleyen irili ufaklı yeni dükkanlar, Çukurcuma’ya yeni düşen eskiler, sarmaşıklarla kaplı evler, hayal kurduran terk edilmiş binalar…Bu semti gerçekten çok seviyorum. Ama bazıları ısrarla aramıza açmaya çalışıyor işte. Ne güzel bir sokakmış burası dememle, köşeden ‘minik’bir toma çıkıveriyor. O daracık sokakta bu cüsessiyle ne işi var dememle, yanımızdan gaz maskeli yüzlerce polis geçiyor. Biraz ilerde de onlarca sivil bir şeyler fısıldaşıyor. Sen misin her şeyi unutup, Beyoğlu’nda günlük bir sokak gezmesinden zevk alan? Unutmaya niyetimiz yoktu zaten ama, sevdiğin şehirde, sevdiğin sokaklarda, sevdiklerinle yok yere diken üstünde yaşamak artık fazlasıyla asap bozuyor. Beyoğlu’nda sıradan bir Cumartesi’m maalesef böyle geçti. Duvardaki renklerle yetinmeyip, tüm Beyoğlu’nun eski rengine kavuşması dileğiyle..