Alaçatı sezonunu bu defa erkenden, Nisan’ın ilk haftasında açtık. Nisan, Mayıs ve Eylül Alaçatı’nın tadını çıkarmak için en güzel zamanlar aslında. Bu güzel kaçamağın tadını, sezonun ilk askılı elbisesi, hasır şapkası ve baharlık Pandora‘larımla çıkardığım bir günden gelsin bugünkü kareler. 🙂
Bahar denince aklınıza ilk ne geliyor? Daha yalın, daha sade, daha romantik bir hale bürünüyor sanki etraf. Ağaçlar çiçek açtıkça dünya gözüme daha toz pembe gözüküyor. Yepyeni, taptaze bir sayfa açılıyor sanki her defasında. Fazla yüklendim gibi şimdi bahara. Ama mütevaziliğe gerek yok, hepsini hakediyor havalar daha da ısınıp, her yer, yeşile, çiçeklere bürünüp durdukça.
Her yeni yıl, unutulmaz anlar yaşamak için yeni bir başlangıç değil midir? Sene biterken yapıp yapamadıklarımızı sorguladıklarımız, ve bir sonraki yıl için ‘önemli’ kararlar aldığımız. Her Pazartesi, istisnasız yeni kararlar alıp haftaya başlayan benim için bile, koskoca bir yıla başlarken istekler de, ister istemez daha büyük, daha ciddi, daha heyecanlı oluyor. Kendimden de, evrenden de beklentimin büyüdükçe büyüyor. 🙂 Ama biliyorum ki her şeyin başı sağlık. Huzur ve sağlık diliyorum önce. Gerisi; hayaller, istekler, ben çalıştıkça, ben iyi düşündükçe, olumsuzluklara çok takılmadan azıcık polyanacılık oynadıkça kendiliğinden olacak biliyorum. O yüzden yeni yıla girerken, ilk dileğim sağlık ve huzur oluyor.
Pandora‘nın yeni yıl koleksiyonunda bile elim ilk olarak daha dingin sembollere gidiyor. Kalp formunu aksesuarda çok tercih etmesem de, dünyanın en zarif kalbini takıyorum önce bilekliğime. Sonra onun zarifliğini tamamlayacak şık bir charm daha. Ve hemen sonra nedense kurbağa prens ve balkabağı arabası geliyor. 🙂 Masalsı semboller, çocuksu bir huzur veriyor belki de.
Yeni yılda aklınızın ucundan geçen, kalbinizden gelen, bileğinizden sevimli charm’larla sallanan her dileğinizin gerçek olması dileğiyle. Yeni yıl ruhu başlasınnn!
Renkli fotoğraflara siyah beyaz bir filtre atmak ne kadar kolay. Hayatın renklerini griyle sıvayıp karartmak ise bu kadar kolay olmamalı sanki. Beyazlar ve siyahlar bile artık aynı makinada beraber yıkanabiliyorsa, renkliler bile ilk günkü gibi canlı kalabiliyorsa, eminim aynı bayrağın altında yaşayan, aynı havayı soluyan, aynı hayatı paylaşan bizler de beraber gül gibi geçinip gidebiliriz. Yumuşatıcı da önemli tabii. Biraz saygı, biraz anlayış, biraz sen, biraz da o.