Geçtiğimiz Pazartesi, Salt‘ta İstanbul Fashion Week için yine göreve çağrıldık 😉 Şakası bir yana, İstanbul Fashion Week Komitesi’nin, dünyanın önde gelen moda haftalarını düzenleyen IMG ile stratejik işbirliği yapma kararı ardından yapılan workshop’a katıldık. Beklentiler, yapılması gerekenler, her bir partiye düşen görevler, hep daha iyi ve dünyada da ses getirecek bir IFW yaşamak için masaya yatırıldı. Daha çok yolumuz var ama emin adımlarla ilerlediğimiz kesin. Kim bilir belki de günün birinde IFW, New York ve Paris moda haftaları kadar ses getirir. Mart ayında bizi bekleyen gelişmeler için heyecanlıyım!
Last Monday, we have been called to duty again for Istanbul Fashion Week. All joking aside, I participated to a workshop arranged by the committee of Istanbul Fashion Week and IMG. You may already know that IFW has decided to make a strategic partnership with IMG. Expectations, suggestions, undeniable impact of social media, the duties of each party were the essential issues of the workshop. Every new step is taken for an improved IFW which will take a better place in the worldwide arena of the fashion weeks. But there is a long way to go for sure. I already started to get excited right now for the upcoming developments on March! May the force be with the designers&organisators 😉
IFW’nin 3.günü gözlerimi; ne yapsalar özel ve özgün olan Özgür Masur ve Zeynep Tosun‘un tüm tasarımlarından, o dikişlerden, desenlerden, ince düşünülmüş detaylardan, telkarilerden, aksesuarlardan alamadım. adL + Cengiz Abazoğlu‘nun kırmızı elbiselerinin fotoğraflarını çekmeye doyamadım. Selim Baklacı‘nın özellikle o yeşil parkası ve ayakkabılarda kullandığı tekniği çok sevdim. IFW’nin en çalışkanı Didem Soydan‘ın mükemmel taşıdığı Tuvanam elbiseye, Aslı Güler‘in romantik trikolarına, içimde tüm o erkek koleksiyonunu giyme isteği uyandıran Hatice Gökçe‘nin tasarımlarına ve konseptine bayıldım.
IFW’nin 3.günü de düz sandaletlerimden vazgeçmeyerek, yanaklarım al al, küçük bir kız çocuğu gibi, koccaman eteğimle ordan oraya koşturup durdum. Yanlış anlaşılmasın, IFW aslında koşturmaca yeri değildir. En sabırlı halinle kapıların açılmasını bekleme, en ağırbaşlı ve düz ifadenle defiyi izleme, en sosyal halinle lounge’da takılma, en fashionasta halinle de kapının önünde tatlı tatlı gülümseyerek sağa sola poz vermektir 😉
IFW’nin 2.günü sevdiğim tasarımcılarla dopdolu geçti. Bu sefer biraz yorum zamanı. Simay Bülbül‘ün yıllardır gördüğüm en güzel koleksiyonuyla aşk yaşamaya defile sonrası, fotoğraflar eşliğinde hala devam ediyorum. Mehtap Elaidi‘nin hangisi daha güzel bir türlü karar veremedeğim uçuşan etekleriyle kendimi sokakta yürürken hayal etmekten alıkoyamıyorum. Özlem Kaya‘nın beyazı bu kadar güzel yorumlamasına ve aksesuar olarak kullandığı gözlüklere hayran kalıyorum. Niyazi Erdoğan‘ın, koleksiyonundan defile müziğine kadar her daim IFW’de fark yaratışına saygı duyuyorum. Deniz Kaprol‘ün ters akan koreografisine, Studio Kaprol‘ün ekip ruhuna, Nihan Buruk‘un, Redd’i sahneye çıkarıp, IFW’yi canlı müzikle sarsmasına şapka çıkarıyorum.
IFW’nin 2.günü daha renkli bir seçimle yorgun yüzüme renk katmaya çalışsam da yine gözlüklerimin ardına sığındım. Mehtap Elaidi‘nin geçen IFW defile koleksiyonundan bu elbiseyle kendimi babetlerle ordan oraya koştururken değil, ayağımda yüksek ökçelerimle Paris‘te bir cafe’de #gununkahvesi içerken hayal ediyorum. Devamlı ertelediğim pasaport işlemlerinin kurbanı bu hayalimi, bir sonraki bahara saklayacağım gibi duruyor. Seni biraz daha bekleteceğim cici elbise denen. 😉