Geçtiğimiz hafta bir günlük de olsa baharı yakaladığım bir günden.. Hava 16 dereceden kar yağışına yine nasıl döndü aklım almıyor. Hamilileğim boyunca elimin uzandığı ama boş döndüğü, aklımın kaldığı ama asla deneyemediğim güzelliklerin bir kaçına istisna yapıp, indirim sezonunda kaçırmıyım dedim. Bu trençkot ve botlar kesinlikle onlardan bazıları oldu. Ayakların 1 hatta belki 2 numara büyüyecek telkinleri baktım ki hala gerçekleşmiyor, bu botları kapıverdim. Ayırtılmış ama ayırtan tarafından alınmayı sonra da satış görevlisi tarafından günlerce depoda unutulmuş bu trençkotu da demek ki ben bekliyormuş bahanesiyle ediniverdim. 🙂 small olmasına rağmen bol kesimi sayesinde doğunca içine can bile girse kapanacak sanki 😉 Bu daha bir diğer bahanesi. H&M super skinny jeans ile de hala jean giyebilmek şahane! Cos’dan aldığım medium ve large üstler de bir sonraki garage sale’de ya da 2.el satış sitesinde yerine alacak diye umuyorum. Dolabımın kapağını uzun zamandır açmadım, devamlı benzer kıafetler etrafında dönen bu dönemi atlatınca, eskilere dönüşüm acaba yakın mıdır? 😉
Bugün, H&M’in Conscious Exclusive koleksiyonundan en sevdiğim parçayı giyip, soluğu Bağdat Caddesi H&M mağazasında alma zamanı. Belki bu vesileyle ilk periscope denememi de yaparım 😉 Akşama caddeden canlı yayında görüşmek üzere! 🙂
Nasıl tüketeceğimizi maalesef çok iyi biliyoruz da, modada sürdürülebilirlik kavramını nasıl hayatımıza dahil edebiliriz diye merak edenlere gelsin bu post.
Zıplamak için çok bahane aramama gerek yok, instagramda her 5 fotoğrafımdan birinde sanırım beni zıplarken bulabilirsiniz 😉 Ama bir haber var ki bence tüm sabırla bekleyenlerini sevinçten havalara uçurabilir! H&M sonunda Bağdat Caddesi’ne açılıyor!!! Açılış 22 Nisan. Siz de benim gibi, bu sevince ortak olmak isterseniz; Zero dergisinden çıkan balonları bir nefes şişirip, havalara uçarken […]
Sen ne güzelsin sonbahar denen! Şehri öyle bir kapladın ki, gözlerimi boyadın. Bir aynaya baktım ki, ben de sen olmuşum. Doğaya karışmak kıyafetlerle ne kadar kolay. Keşke etrafımızda daha çok kızaran yapraklar olsa. Betonun donukluğu kalpleri de donduruyor bazen. Sertleşiyoruz. Halbuki bir park, dimdik bir ağaç, yürürken ayaklarına dolanan o güzel renkler ne de güzel geliyor insana. Sonbahar hep hüzünlü gelir bana. Ben de hüzünlüyüm bu ara. Sebepli sebepsiz, yine havadandır belki bahanesi 😉