Türk tasarımcılar bir yana dünya bir yana diye boşuna demiyorum.:) Hemen aşağıdaki karelere bakınca ne demek istediğimi anlayacaksınız 😉 MBFWI’de bir başka heyecanla beklediğim defile de canım Gül Ağış’ınkiydi. Her koleksiyonunda ilhamını güçlü ve cesur kadınlardan alan Gül Ağış’ın bu sezon Pera Palas’ta gerçekleştirdiği defilesinin ilham kaynağı ise Agatha Christie’ydi. 1926 yılında esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolduktan sonra kendisinden on bir gün haber alınamayan ve Pera Palas’in 411 numaralı odasında seneler sonra anahtarı bulunan gizemli Agatha Christie’den ilham alan Gül Ağış, koleksiyonunda da Doğu Ekspresi’ne gönderme yapmış. Ellerinde vintage çanta ve valizler, uçuş uçuş volanlı elbiseler, yine tadında zarif dekolteler ve zarif baskılarla yine içinde olmak için can attığım bir koleksiyon. Hepsinde ayrı bir detaya bayıldığım bu koleksiyonda, bakalım sizin favoriniz hangisi olacak?
Bazı elbiseler çok güzel. Ama sanki bu, bu ara en güzel 🙂 Sevgili Gül Ağış‘ın markası Lug Von Siga yeni koleksiyonundan bu elbise ile geçirdiğim her dakika – tabii kuşkusuz mekanın da yarattığı atmosferle – kendimi prenses gibi hissettim. Bütün prensesler yerlere kadar kabarık etekler giyecek değil ya 😉 Bir kaç saatliğine de olsa 35lik bir prenses olmak şahaneydi 😉 Treviso’da Villa Corner della Regina’da uluslarası bir tasarım yarışması olan I-Skool gecesine katıldığım geceden diğer kareler ise bir sonraki postta 😉
Grilere bürünüp kafaları mı bulandırsam, güneş açıp herkesin kalbini mi kazansam diye düşüne düşüne, tam 1 ayımızı yok yere heba eden bahara selam olsun. Sana son 2 gün müddet, Nisan ile beraber o özlemle beklediğimiz ılık, tatlı, yüzünde çiçekler açan haline kavuşmak istiyoruz. Mart ayı boyunca tek hatırladığım çok üşüdüğüm! Paltolar içine saklanan ceketlerle fotoğraf çekip çekip, tatlı tatlı kulaklarını çınlattığım! 😉
