Akyaka’dan herkese merhaba! 19 Mayıs tatilinde kiteboard sezonunu açmak üzere soluğu yine her sene olduğu gibi Akyaka’da aldık. Geçen yaz sonunda tüm ekipmanları İstanbul’a geri taşıdığımız için, toplam 60kg’luk yükümüzle Akyaka’ya dönüşümüz mini çapta bir kavimler göçü yaşattı bize. 🙂 Havaalanında Garenta ile başlayan yol maceramızı #garentailekeşfet hashtag’iyle instagram‘da bol bol paylaşmıştım, şimdi ise sıra videosunda. 😉 Zevkle izlemeniz ve yolunuz Gökova’ya düşerse bu mini rehberin size yol göstermesi dileğiyle.
Vintage top from my aunt – Shorts: Never from Outletim Photos taken by me via Canon 600D, 50mm and iPhone4S. Thank u Merve for the behind the scenes pics 🙂
Yeryüzündeki saklı ve bakir kalmış cennetlerden birindeyim. Bu yıl 3. kez burdayım, sevdiklerimin yanında, dünyada en sevdiğim yerde. Akbük, Akyaka’ya 30km uzaklıkta enfes bir koy. Sit alanı olduğu için, Ertuğrul Özkök’un hem ‘haksızlık bu’ diye kızdığım hem kıskandığım efsanevi evi dışında pek yerleşim yok. Kulübeler, bungalovlar var. Ördekler ve kazlar buranın nüfusunun sanıyorum 3te 1ini oluşturuyor. Burada bulabileceğiniz tek lüks, hiç bir yerde bu kadar renk tonunu birarada görmediğim deniz. Yemek, içmekten kasıt bir kaç meze ve sigara böreği ise o tamam. Bir kaç şezlong ve şemsiye de var. Badem’in de bir zamanlar en sevdiği yermiş burası. Burada aramanıza gerek olmayan tek şey ise huzur. Çok da vefalı. Her gidişimde, beni hep koyun öbür ucunda, aynı köşede bekliyor. Sessiz, sakin, her şeyden uzak bir kaç saat için bile buraya gelmeye değer. Bu güzelliği paylaşıyorum ki onu hep birlikte koruyalım. Hızlıca tüketip, kirletip bir kenara atmayalım. Doğal güzelliklerinin kıymetini bilen ve sit alanında fetih planları yapmayanlara gelsin bu post!