Bora Aksu’nun romantik kadınları & Habertürk röportajı

Önce Londra Moda Haftası’nda, şimdi İstanbul’da Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul’da izleme şansı bulduğum Bora Aksu’nun defilesinden şahane karelerle MBFWI’den ilk post hazır. Koyu kırmızılar, fuşyalar, patlıcan morları ile biraz dramatik, danteller, pileler ve nakışlar ile alabildiğine romantik tasarımlar ile Bora Aksu yine harika bir koleksiyon sundu. Koleksiyonun hikayesini de, geçtiğimiz hafta Habertürk için hazırladığım Londra Moda Haftası izlenimleriyle birlikte, hemen aşağıdaki Bora Aksu röportajında bulabilirsiniz.

– Çok uzun yıllardır Londra’da koleksiyonunuzu gösteriyorsunuz. Avrupa’nın en önemli moda şehirlerinden birinde yaşıyorsunuz. Moda dünyasında yeni trendler ne yöne doğru gidiyor sizce? Kısaca 15 yıl öncesine göre bugün Avrupa’da moda dünyasında neler değişti?

Her moda başkentinin farklı karakteristikleri vardır ; Londra her zaman yeninin habercisi olarak bilindi. Londra diğer moda şehirlerinden farklı olarak büyük moda evleri veya büyük finansal güçleri ile değil bireysel tasarımcıları ve her zaman listeye eklediği yeni tasarımcıları ile ün kazandı. Benim ilk defilemi gosterdigim 2003 yılından bu güne modada çok büyük değişiklikler yaşandı. 2003 yılları modanın tiyatral gösterilerinin sonlarına ve boho modasının zirvede olduğu bir döneme denk geliyor. Maximal bir dönemden bu güne doğru modanın tiyatral teknikleri bir kenara bıraktığı ve bu sezon Sunglass Hut London Fashion Week etkinliğinde de daha çok hedefe yönelik bir modanın ve gösterim şeklinin yürürlüğe geçtiği söylenebilir.

Bunun yanında finansal iniş ve çıkışların yaşandığı zor dönemler çoğu markanın ve moda tasarımcısının işleri kapatıp moda haftalarından ayrılması da modanın değişen yüzlerinden birisi.

– Geçtiğimiz hafta Londra Moda Haftası’nda 2016/17 Sonbahar-Kış koleksiyonunuzu sundunuz. İlham kaynağınızı ve bize biraz koleksiyonunuzu anlatır mısınız?

Üçüncü Kral Alexander’ın en genç kızı Düşes Olga’nın hikayesi 2016/17 Sonbahar-Kış koleksiyonunun ana konusunu oluşturuyor. Rus imparatorluğunun görkemli döneminin sonlarına doğru dünyaya gelen Olga gençliğinin büyük bir bölümünü St Petersburg yakınındaki Gatchina sarayında geçiriyor. Olga ; Rus devriminden sonra Danimarka’ya kaçıp hayatının kalan bölümünü çok daha sade bir yaşama dönüştürdü. Son derece sade ve romantik olan bu yaşamda Olga zamanının büyük bir bölümünü tarlalarda çalışarak ve çiftlik işleri yaparak geçirdi. Bunları yaşarken sanatçı yanını hep canlı tutan Olga’nın 2000’den fazla yağlı tablo resim yaptığı söyleniyor.

Aristokrat bir hayattan çiftlik hayatına geçen Olga’nın yolculuğu yaşamının kontrastlığı ; katı ve yumuşak dokunuşların kontrastlığı kumaşlara da yansıyor. Feminenliğin yeni bir tanımı olarak sunulan koleksiyon aslında güçlü ve yumuşak tanımlarının bir arada olabileceğinin göstergesi.

Kalın el nakışlarının zengin ve yoğun renklerinin yanında pastel tonlarının kombinasyonu ve siyahlarla kontrastı koleksiyon boyunca devam ediyor. Koyu kırmızılar , pembeler , fuşyalar ve patlıcan morları koleksiyona dramatik bir romantizm katıyor.

– Bu yıl ilk defa çok farklı bir mekanda defilenizi yaptınız. Bize biraz mekanın hikayesini de anlatır mısınız?

Defilenin alanının da bu kişiselliğe uyum göstermesi gerekiyordu.. Uzun arayışlardan sonra Londra’nın en tarihi kiliselerinden birisi olan St Andrews kilisesinde istediğim ambiansi yaratabileceğimi farkettim. Kilisede defile yapabilmek icin bu projeyi kilise komitesinin onaylaması gerekiyordu. Defalarca kilise komitesinde görüşülen ve nihayetinde izin verilen defilem nihayet sorunsuz gösterildi. Kiliseyi de 3 günlüğüne bu projeden dolayı halka kapattılar.

– 2016 ilkbahar-yaz trendlerinde bizi neler bekliyor? Sizce bu yaz mutlaka edinmemiz gereken bir parça var mı?

Artık trendlerin giderek gücünü kaybettiği ve bireysel modanın giderek güçlendiği bir dönem yaşıyoruz.. O yüzden ben muhakkak bu yaza ait bir trend olduğu için değil ama kendinize yakıştığını düşündüğünüz parçaları giyin derim. Bunun yanında muhakkak renklerle oynamaktan kaçınmayın ve belki aslında hiç bir arada kullanmayacağınız renkleri bir arada kullanarak kendi imzanızı yaratın derim.

– Son yıllarda çokça kullandığınız el işi, dantel gibi detayların nasıl ilgi gördüğü ve bu trendin daha ne kadar ilgi göreceğini düşünüyorsunuz? Bize biraz dantel ve el işi trendlerinden bahsedebilir misiniz?

Bireysel modanın güçlendiğinden bahsederken ben de bu akımın bir parçası olarak kendimi her sezon ifade edebileceğim yeni yollar keşfediyorum. Danteller ; el işleri , el emeği, nakış ve işleme.. Bunların hep bir şekilde koleksiyonlara yansıması, ve her seferinde kullanım şekilleri ile bu el yapımı objeleri modern bir şekilde defileye yansıtmak ve güncel kılmak benim tasarım dilimin de bir parçası. Benim stilimin hep romantik bir yanı olmasından dolayı danteller hep çok sevdiğim detaylardan… Açıkcası markamızı satın alan butik ve department storelarda bu stili çok benimsediği için her sezon muhakkak dantel parçaları alım listelerine ekliyorlar.

Fotoğraf: Doruk Yemenici x off ne giysem