Geçtiğimiz Cumartesi Soundgarden ile konser&festival sezonunu resmi olarak açmış bulundum. Müzik başlı başına büyülü bir şeyken, onu binlerce kişiyle tek bir ağızdan paylaşmak, çimlerde umarsızca dans etmek, heyecanla takvimde bir sonraki etkinliği işaretlemek, yaz akşamlarının serinliği ile bambaşka oluyor… Ve ne mutlu ki, bu yaz takvim baya eğleneceğimizi gösteriyor. Yazmakta kelimelerin kifayetsiz kalacağına inandığım Madonna konserinin ardından, müzikal tadında geçecek bir Nouvelle Vague konseri bizi bekliyor. Konserden ziyade müzikal diyorum çünkü, Fashion Weeklerden adını sıkça duyduğumuz bir tasarımcı olan Jean Charles de Castelbajac‘in sahneye koyacağı bu şovu izlemek eminim şahane olacak, şimdiden sabırsızlanıyorum! Beni heyecanlandıran diğer sürpriz ise ön grup. Daha önce blogda da yer verdiğim Gotye’nin Somebody that I used know şarkısına cover yapan; Walk off the Earth.
Geçtiğimiz haftadan beri twitter‘dan #neyinpesindeyiz hashtagli tweetler atıp duruyoruz. Aylardır süren minik bir sürprizin niyahet sonuna gelirken, size şimdiden mini bir ön gösterim yapmak istedik. 6 Haziran‘da neyin peşinde olduğumuzu söyleyene kadar beni, iconjane‘i, ve MyMija‘yı takipte kalın 😉 Ön gösterim bizi biraz ele veriyor sanki ama yine de, 6 Haziran olmadan emin olmayın derim […]
Bazı günler oluyor ki, insanın milli duyguları tavan yapıyor. Sokakta tanıdığım tanımadığım herkesin kalbi sanki o an, o gün, benim gibi, tek bir şey için çarpıyor. Fenerbahçe-Galatasaray derbisi kadar fanatiği, meraklısı, sopalısı olmasa da, sonucu genelde dış politika kurbanı olsa da, kendi adıma, benim kalbim her Eurovision gecesi heyecanla ve gururla çarpıyor.
Sevgili Can, omuzlarında taşıdığın o ağır yük, hakkında duyduğun, okuduğun, gördüğün yüzlerce farklı yorum, dilek, eleştiri..Hiç biri kolay değil eminim..Ama emin olduğum tek bir şey var o da, benim gibi sana inanan çok kişi olduğu. Sonuç ne olursa olsun, seninle gurur duyan koca bir milletiz! Bu gece senin gecen, tüm ekibe ve sana bol şans!
İtiraf ediyorum online alışveriş çıkalı beri, market alışverişi dahil, alışverişlerimin %80’ini oturduğum yerden yapıyorum. Zaman ve efor sarfetmeden, masa başında oturup alışveriş yapmak kolay olduğu kadar, bazen ipin ucunu kaçırdığınızda gelen kredi kartı dökümüyle beraber can sıkıcı da olabiliyor. 5 TL kargo ücretini cebine koydun mu, iş çıkışı ya da o dakikaları sayılı haftasonunda metroya yetişmeden, yol bilmeyen taksiye denk gelmeden, elinde çantan, laptop’un, şemsiyen, aldığın poşetlerle kol ve sırt çalışmadan, kapı kapı vitrin vitrin aradığını bir türlü bulamadan, sonunda eve vardığında da, kendine gelmek için yarım saat dinlenmeni gerektiren durumları bertaraf eden büyük bir lüks aslında. Keşke her markanın online satış sitesi olsa, yurtdışından alışveriş kotalara takılmasa ve bana loto çıksa da oturduğum yerden gerekli gereksiz sevdiğim her birşeye bir tık ile ulaşsam. 🙂 Atlet: Gap – Jean: Mavi Jeans – Sandalet: Marni for H&M, Bilezikler: MArni for H&M, Topshop, Ümit Ünal #sunumonemlidir. İster tek başına evinde kendine hazırladığın bir fincan kahvenle, ister sokağa çıktığında üzerindeki kıyafetle. İster misafir gelince hazırladığın sofrayla, ister doğumgününe giderken aldığın/hazırladığın hediyeye ufak bir dokunuşla. Su isteyen misafire, bardağın yanına koydugun ufacık bir çiçek onu, 1 dk yerine, 3 dk ayırıp, o kullanmaya kıyamayıp yerini bile unuttuğun fincanı bulup, kendini şımartabilirsin aslında. İncelikler önemlidir. Önümüze konan o rutini ufacık bir dokunuşla bozabiliyorsan ne mutlu sana. Hayat kendiliğinden güzel olmuyor. Bir anda, sihirli değnek de değmiyor. O halde, kendini de başkalarını da ufacık bir dokunuşunla mutlu etmeyi unutma 😉